www.kabakini.de







Okunusu:

Kul yâ eyyühel kâfirûn. Lâ  a'büdü mâ ta'büdûn. Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd. Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm. Ve lâ entüm âbidûne mâ a'büd. Leküm dînüküm veliye dîn



MÂNÂSI

De ki: Ey kâfirler! Tapmam o taptiklariniza. Siz de tapanlardan degilsiniz benim Mabudum (Allah)'a. Hem ben tapici degilim sizin taptiklariniza. Hem de siz tapici degilsiniz benim ibâdet ettigim (Allah)'a. Size dîniniz, bana da dînim.

Tefsir - Bu sûreye, Kâfirûn Sûresi denir. "De ki" buyrugu, Peygamberimizedir. Mekke devrinde nâzil olmustur. Peygamber Efendimiz Allâh'tan aldigi buyruklari, çok yumusak bir sekilde söylemege memur idi. Halbuki bu sûreyi teblig ederken, 'Ey kâfirler?' diye en agir bir vasifla baslamasi için emir aliyor. Çünkü bu sûrede kendilerine "Ey kâfirler!" diye söylenilen kimseler hakka karsi besledikleri kinlerini, gayizlarini ve öfkelerini bir türlü gideremiyen, tuttuklari kötü yoldaki inatlarindan vazgeçmiyen ve îmana gelmiyecekleri, Allâh'in katinda belli bulunan kimselerdir ki "küfür" bunlar için degismez bir vasiftir. Binâenaleyh, buradaki kâfirlerden maksat, Kureys'den muayyen kimselerdir.

Peygamber Efendimiz Islâm dâvâsini, bir tek Allâh'a îman ve ibâdet etmek akîdesini ortaya atip da "Ey insanlar, bu putlara tapmayi birakin, Allâh'in bir olduguna îman ve yalniz O'na ibâdet edin, O'ndan baska ibâdete lâyik bir Ilâh yoktur" dedigi zaman, Kureys O'na söyle karsi koydular:
"Biz dedelerimizden kalan putlarimizi birakamayiz. Biz onlara tapmak suretiyle asil Allâh'a, yeri gögü yaradana yaklasabilecegiz. Atalarimizin yolundan ayrilip da senin pesinden gidemeyiz."

Allâh'a bir takim ortak isnat eden, Allâh'i birakip da kendi elleriyle yaptiklari putlara tapan bu müsrikler fikirlerinde o kadar inat ve israr ettiler ki, kendilerini dogru yola çagiran Peygambere ve O'na îman edenlere yapmadik eziyet birakmadilar. Peygamber Efendimiz de hiç durmadan ve yilmadan vazifesine devam ediyordu.

En sonra Kureys'in azililarindan bes on kisi Peygamberimize gelerek söyle bir teklifte bulundular:
"Sen bu dâvâdan vazgeç, biz sana istedigin kadar mal verelim, seni kendimize reis yapalim. Eger buna da razi olmazsan seninle bir uzlasma yapalim: Sen bâzan bizim putlarimiza tap, biz de arasira senin Allâh'ina tapalim. Böylece hayir ve selâmet hangisinde ise ona hepimiz kavusmus oluruz."

Kalbleri kararmis olan bu zavallilar Peygamberlik ne demek oldugunu bir türlü anlayamiyorlardi. Bilmiyorlardi ki:
"Hazret-i Muhammed (aleyhi's-selâm) bu ilâhî dâvâsindan, bu hak yolundan asla dönemezdi. Hiçbir sebep ve menfaat O'nu yolundan çeviremezdi. Çünkü O, maddî bir menfaat, bir söhret pesinde kosmuyordu. O, Allah'in bir elçisi idi ve O'nun namina hareket ediyordu.

Iste müsriklerin böyle söylemeleri üzerinedir ki, Allah bu sûreyi Peygamberine indirdi ve onlara verilecek cevap bu sûreyi okumak oldugunu bildirdi. Peygamber Efendimiz de onlarin yukaridaki ahmakça tekliflerine cevap olarak bu sûreyi okudu. Bununla onlara bir kere daha anlatti ki:
"Ey Allâh'a inanmayan ve O'na ortaklar yapan ve putlara tapan kâfirler! Ben Allâh'in Peygamberiyim; sizi hak yoluna çagirmaya memurum; bu benim kendi dâvam degildir. Size ancak Allâh'in emirlerini söylüyorum. Allâh'tan nasil almis isem öylece size teblig ediyorum, bildiriyorum. Sizin teklifiniz, cahilce, ahmakça, kâfirce bir tekliftir. Çünkü ben, sizin Ilâh diye tapip durdugunuz ve benim de bazi kere tapmami istediginiz o putlara ne geçmiste, ne simdi, ne de bundan sonra bir an bile tapmadim, tapmiyacagim ve tapmam. Ben, yalniz ve yalniz Rabbü'l-âlemin olan tek Allâh'a ibâdet ederim. Esasen siz de benim ibâdet ettigim hak mâbuda, Allâhu Teâlâ'ya ibâdet edicilerden degilsiniz. Bugüne kadar O'na ibâdet etmediginiz gibi simdi de O'na tapmiyorsunuz ve bu halinizle O'na tapici ve tapacak da degilsiniz. Çünkü O'nun birligine ve ibâdetin yalniz O'na olacagina, O'ndan baskasina tapmanin sirk ve küfür olduguna îman etmediniz ve etmiyorsunuz. (Bâzan putlarimiza, bâzan da Allâh'a tapalim) demek, Allâh'in bir olduguna inanmamaktir. Binâenaleyh sizin taptiginiz, benim ibâdet ettigim Allâh olmadigi gibi, ibâdetiniz de benim ibâdetim degildir. Ben yeri gögü yaratan bir Allâh'a, O'nun emrettigi gibi ibâdet ediyorum; siz ise kendi elinizle yaptiklariniza tapiyorsunuz. Madem ki öyledir ve madem ki sizde hakki duymak istidadi yoktur; artik sizin olsun dîniniz ve taptiklariniz; hak Islâm Dîni de benimdir."

Bu sûreden sunlari da ögreniyoruz:
"Allâh'a kullugun sarti tam bir îman ve ihlâstir. Her seyten önce O'nun bir olduguna, sonsuz ve küllî kudretine; her tasarruf O'nun elinde olduguna, esi ve benzeri olmadigina inanmak lâzimdir. Fakat bu kadari yetmez. Bundan sonra da O'na öz yürekle ibâdet etmek, ibâdetin de yalniz O'na olacagina inanmak ve ibâdette O'na baskasini serik yapmamak, canli cansiz, ne suretle olursa olsun baska birine tapmamak, tapinir derecede gönül vermemek gerektir. Yoksa hem Allâh'a ibâdet, hem de bizi Allâh'a yaklastirsin niyetiyle baskasina tapmak ve Allâh'tan istenilecek seyleri ondan istemek, îmansizliktan baska bir sey degildir. Sonra îman demek, bir seye simsiki sarilmak demektir. Bugün bir türlü, yarin baska türlü, her gün renkten renge girmek îman degildir.

Bu sûrenin sonunda "Sizin dîniniz size, benimki de bana" buyurulmasi müsriklerle bir mütareke yapmak degil, onlara tam bir meydan okumaktir.




Click for Aachen, Germany Forecast
Aachen


Misafir defteri
(Siteye neler koymamizi istersiniz? Önerilerinizi misafir defterine yazabilirsiniz.)
E-Mail