www.kabakini.de





BESMELE

Islâm kültürü bir kimsenin her ise Allah adi ile baslamasini gerektirir. Eger bu bilinçli bir sekilde ve samimiyetle yapilirsa su üç güzel sonucu doguracaktir: Birincisi, bu, kisiyi kötülükten uzak tutacaktir. Çünkü, Allah ismi onun, kötü bir niyeti veya yanlis bir davranisi O'nun adini anarak yapmaya hakki olup olmadigi konusunda düsünmesini saglayacaktir. Ikincisi, kisi mesru bir ise baslarken Allah'in adini anarsa, onun her hareketi tabiatiyla Allah'in rizasina uygun yapilmis olur. Üçüncüsü, o kisi Allah'in yardim ve nimetiyle karsilasacak ve Seytan'in aldatmalarindan korunacaktir. Çünkü kim Allah'a yönelirse Allah da ona yönelir.



IMAN

Yüzlerinizi doguya ve batiya çevirmeniz iyilik degildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine ragmen, onu yakinlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmisa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazi dosdogru kilan, zekati veren ve ahidlestiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalikta ve savasin kizistigi zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranislaridir). Iste bunlar, dogru olanlardir ve müttaki olanlar da bunlardir. (2/177)



MÜSLÜMAN KARDESLIGI

Dinimiz ayni, ayni Allaha iman ettik, Ayni Resulün yolundan gidiyoruz, ama bir türlü bir olamadik, bir araya gelip dertlerimize derman olamadik, birbirimize kardesim diyemedik, Tüm müslümanlar kardestir sözünün hakkini hiç veremedik. Tek bir ortak paydamiz var Ilahimiz Allah Önderimiz Resul Kitabimiz Kuran, tüm mezhepler tüm cemaatler hepimiz ayni sey için Allah için Resulün gösterdigi yolda yürümeye çalisiyoruz, aramizdaki ayrimciliklari birakalim artik hepimiz bir olalim bizleri mezheb çatismalariyla bölmeye çalisanlarin ekmeklerine yag sürmeyelim GELIN KARDES OLDUGUMUZU TÜM DÜNYAYA GÖSTERLIM



CEHENNEM AZABI


(O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: "Eger bize bir kere (daha dünyaya dönme) firsati verilse(ydi) muhakkak (simdi) onlarin bizden uzaklastiklari gibi, biz de onlardan uzaklasir (onlari yüzüstü birakir)dik." Böylece Allah, onlara bütün yaptiklarini onulmaz hasretlerle gösterecektir. Ve onlar atesten çikacak degildirler. (2/167) Içinde onlar (söyle) çiglik atarlar: "Rabbimiz bizi çikar yaptigimizdan baska salih bir amelde bulunalim." Size orda (dünyada) ögüt alabilecek olanin ögüt alabilecegi kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmisti. Öyleyse (azabi) tadin; artik zalimler için bir yardimci yoktur. (35/37)

Müslümanlik


"MÜSLÜMANLIK" NEDIR?

"MÜSLÜMAN" KIMDIR?

"ISLÂM DINI" ILE "MÜSLÜMANLIK" ARASINDAKI FARK NEDIR?


Biz, bize anlatilan bu Islâm Dini’ni kendi anlayislarimzi kadar anlariz.. Bunu kabullenirsek, adimiz MÜSLÜMAN olur. Ve bizim dinimize MÜSLÜMANLIK denir. Insanlar Islam Dinini anlayabildikleri kadariyla kabul ederler, MÜSLÜMAN olurlar. Insanlarda mevcud olan din, “Müslümanlik”tir. “Müslümanlik” ile “Islâm Dini” ayri seydir. “Islâm Dini” ayridir, “Müslümanlik” ayridir!. Islâm Dini, Allah indindeki degismez ana sistemdir. “Müslüman” bu ana sistemi kendi kapasitesi anlayisi kadariyla algilayip degerlendiren kimsedir. Hiçbirimizin Allah indindeki bu mutlak sistemi tümüyle kavramasi mümkün degildir. Dolayisiyle “Islâm Dini” denen yapinin bütün insanlar tarafindan hakkiyla anlasilmasi mümkün degildir. Insanin kapasitesi buna yetmez.! Ama her insan kendi alt yapisi kültürü, kâbiliyeti, istidadi kadariyla Islâm Dini’ni anlar, kabullenir, müslüman olur. Insanlardaki genel kabulün adi, “MÜSLÜMANLIK”TIR!. Müslüman topluluklar arasindaki fark iste burdan kaynaklanir. Anlasilmasi, yorumlanmasi, degerlendirilmesiyle “Müslümanlik” meydana gelir. Dolayisiyle bir ülkedeki müslümanlikla diger bir ülkedeki müslümanlik anlayisi birbirinden farklidir. Bakin bu çok önemli bir konu.. Dünya üzerindeki müslüman topluluklari arasindaki farkin sebebi budur. Allah’in yaratmis oldugu o mutlak düzen ve nizam, sistem, insanlar tarafindan kâbiliyetleri, kapasiteleri, alt yapilari, görgüleri, kültürleri farki dolayisiyla farkli farkli algilanir; farkli farkli degerlendirilir. Dolayisiyle dünya üzerinde degisik müslüman topluluklari vardir. “Müslüman” ve “müslümanlik” tâbiri ile "Islâm" tâbiri çok farkli seylerdir. Ama maalesef biz Türkçe’yi tam hakkkiyla konusup bilemedigimiz gibi, bize gelen tâbirleri ve târifleri de hakkiyla anlayamiyoruz. Çünkü bizim bu konuya yaklasimimiz taklid yoluyla; tefekkür yoluyla degil!. Din’i taklid yollu benimsemisiz, kabul etmisiz. Annen baban sana “bu böyledir” demis… “tamam böyle!!!”, alip koymusun cebine... sorgulamamisin, tefekkür etmemisin, arastirmamisin… Sonra gitmisin samimiyetinle bir hocaya baglanmisin, seyhe baglanmisin..O da böyle böyle böyledir deis...onu da almisin kabullenmisin… Bütün bunlari mantiksal bir bütünlük içinde irdelemmeisin, sorgulamamisin… Nereleri biribiriyle uyusuyor, çakisiyor, nereleri uyusmuyor, niye uyusmuyor??? bunu da düsünmemisin... Dolayisiyla taklid yollu kabul edilen Din anlayisi sebebiyle de târifler, tâbirler, anlatimlarda mutabakat yok!’. En ufak bir mantigimiza uymayan seyde, “ben böyle dini kabul etmem!!! ben böyle müslümanligi kabul etmem!!!” diyorsun… Tamam, müslümanligi kabul etme.. Müslümanligi kabul etmemekte hiçbir mahsur yok!. Islâm Din’ini kabul etmemekte mahsur var!. “Müslümanligi kabul etmemek” demek, diyelim ki Ahmed Hulûsi’nin din konusundaki din anlayisini kabul etmemektir. Ahmed Hulûsi’nin din anlayisini kabul etmen diye bir mecburiyet yok zaten… Ister kabul et, ister kabul etme… Veya falanca kisinin falanca ünvanli kisinin din anlayisini kabul etme.. hiçbir mahsuru yok! Ama Rasûlullah’in bize anlattigi Islâm Dini’ni kabul etmek zorundasin... Çünkü o “Sistem”i anlamazsan, kendini o yasama ve sisteme hazirlayamazsin! Hazirlayamayinca, bu sefer gelecegin sartlari içinde karsilastigin olaylar seni silindir gibi ezer geçer.. Iste bu yasamin hâline de “CEHENNEM” derler. Dünyadan ayrilirsin, kabir azabi baslar… Kabir azâbi biter, mahser azâbi baslar… mahser azâbi biter, cehennem azâbi baslar! Bütün bunlarin sebebi de senin Islâm Dini’ni anlamayip, geregince Islâm Dini’nin sartlarina göre kendini hazirlamamandir!. Yani “Müslümanlik”la “Islam Dini” farkli seylerdir!. Pakistan’daki müslümanlik anlayisi baskadir… Afganistan’daki müslümanlik anlayisi baskadir... Fas’taki müslümanlik anlayisi baskadir… Istanbul’daki müslümanlik anlayisi baskadir… Erzuirum’daki müslümanlik anlayisi baskadir... Ama Allah’in indinde Islâm Dini Tektir!. Kurân tektir! Her yörede her ülkede ayri Kurân yok!. Islâm Dini tektir!. Hz. Rasûlullah’in sözleri tektir!. Islâm Dini’ni bize anlatan Kurân ve Hz.Rasûlullah aleyhüsselatüvesselâmdir. Hz. Rasûlullah aleyhüsselatüvesselâm disinda herkes, MÜSLÜMANdir!. Yani Onun getirdigini kabul eden… Herkes müslümandir!. Yani herkes anlayabildigi kadariyla Kurân’a ve Rasûlullah’a tâbidir.. Hz.Ebubekir’in müslümanligi baskadir… Ahmed Hulûsi’nin müslümanligi baskadir. Hz.Ali’nin müslümanligi baskadir… Bakkal Recebin müslümanligi baskadir... Çünkü herbirirnin Islâm Dini’ni anlayisi farklidir!. Iste insanlar arasindaki meretebe farki da bu anlayis farkindan ileri gelir. Müslümanlar arasindaki anlayis farkindan ileri gelir. Ortada orijinal bir Islâm Dini var. Bunu bize yansitan Kurân ve Hz.Rasûlullah’in anlattiklari var… Bir de o karsimizda olan O orijine bakan tüm insanlik âlemi var. Herbiri bunu kendi yapisinin farkliligi dolayisiyla farkli anliyor algiliyor ve farkli anlayislari dolayisiyle de farkli farkli kisiler, toplumlar, vesâire çikiyor. Biz akilli insansak, birbirimizi yargilamakla bosa zaman harcamayiz. Çünkü mutlak hüm verici Allah’tir. Hiçbirimizin “Allah ve din adina” birbirimizi yargilama ve onun hakkinda hüküm verme hak ve selahiyeti yoktur!. Bizim üzerimize vâcip olan bir husus var. O da, maddi imkânlarimizi biribirimizle paylasmak oldugu gibi olabildigince, bildiklerimizi de biribirimizle paylasmaktir. Dolayisiyla biz bildiklerimizi birbirimizle paylasiriz… Ki benim prensibim budur. Ben bildiklerimi karsimdakiyle paylasirim ve benim görevim orada biter!. Ben sana “namaz kil” demem… “oruç tut” demem… “Hacca git” demem... Ama namaz kilarsan bu namazi kilman, namazi edâ etmen, namazi ikâme etmen neleri kazandirir.. bunu yapmazsan neleri kaybedersin, bunu izah ederim. Oruç tutarsan bu sana neleri kazandirir, ihmal edersen bunun sonucunda nelerle karsilasirsin, bunlari anlatirim… Hacca gitmek suretiyle neleri kazanirsin, gitmezsen neleri kaybedersin, anlatirim ve orada birakirim! Gerisi senin anlayisina!… Çünkü zaten Hz.Rasûlullah Kurân’da ögretilenlerin neticei olarak insanlara TEKLIF etmistir namazi.. Teklif etmistir Hacci.. Teklif etmistir orucu... Ve teklif neticesinde de müslümanlar mükelleftir bunlari yerine getirmeye... Ama getirmez... getirmezse de sonucuna katlanir!. Iste bu yüzdendir ki Islâm Dini’nde zorlama yoktur! Herkes kendi anlayisini geregini geregi kadariyla uygular, bunun neticesine de kendisi katlanir. Iste bu, Islâm’in insanlara çok genis bir platformda hitap ettiginin isaretidir! “Efendim ben bu teklifleri duydum ama yapamiyorum!!!!” OLABILIR! “Efendim ben hastayim ama ilâç kullanamiyorum!!!!” OLABILIR! Kullanamazsan ne yapiyim?!.. O senin sorunun! Senin ölüm sonrasinda o ortamlarda nelerle karsilasacagini sana Hz.Rasûlullah bildirmis ve bu karsilasacagin ortam dolayisiyla da senin yapman gerekeni sana anlatmis; ama o günün anlayis seviyesine göre de bunun detaylarina girmemis… O günün sartlarina göre bir çok sorunun cevabini izah etmek mümkün degil.. Ama sen öyle bir devirde yasiyorsun ki, bugün ilim birçok seyi çözmüs… O zaman sen, sana yapilan bu tekliflerin gerekçelerini farketmeye çalis!. Dün bu imkân yoktu, ama bugün var! 3 yasindaki çocuk soru soruyor: “anne bu ne? Nasil böyle?... Neden böyle?” Bunlari arastiriyor… Öyleyse sende arastir… sen de düsün… 10 sene sonra emekli olacagini düsünüp 20 sene sonra emekli olacagini düsünüp hazirlik yapiyorsun, yatirim yapiyorsun… Dünyada kalan birtek kisi yok!. Herkes teker teker bu dünyadan çekip gidiyor görüyorsun… Sen de gidecegini biliyorsun; buna ragmen de ölümsonrasi hayat nedir, bu hayata nasil hazirlik yapman lâzim, nasil bir sermaye birikimi lâzim bunu düsünmüyorsun!. Düsünmüyorsan, bunun sonucuna katlanirsin arkadas!. Hem de çok agir bir biçimde katlanirsin!.

Müslümanlik

MÜSLIM, MÜSLÜMAN


İslâm dinini kabul eden, Allah'a teslim olmuş kişi.

"Es.le.me" fiilinin ism-i faili olup "İslâm" ile aynı kökten gelir. İslâm lügatta itaat etmek, boyun eğmek, bağlanmak, bir şeye teslim olmak, kendini Allah'a vermek, ihlaslı davranmak, samimiyetle ve içten gelerek yönelmek, müslüman olmak, İslâm'a girmek; Yüce Allah'a itaat etmek, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in getirdiği din adına bildirmiş olduğu şeylerin hepsini benimsemek, şer'î hükümlere bağlılık göstermek, İslâmiyeti bir din olarak kabul etmektir (Bkz. el-Bakara: 2/112, 131-133; Âlu İmrân: 3/20, 83; en-Nisa: 4/125; el-Mâide, 5/44; el-En'âm: 6/14; en-Nahl: 16/81-83; el-Hacc: 22/34; en-Neml: 27/44; Lokman: 31/22, es-Sâffât: 37/103; ez-Zümer: 39/54; el-Fetih: 48/16; el-Cinn: 72/14).

"İslâm" ile "müslim" veya "müsliman" kelimeleri arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu sebeple, "İslâm" kelimesinin Iüğat ve ıstılah manasında zikredilen özellikleri taşıyan kimseye de müslim veya müsliman denilmiştir. Müsliman, Farsça "müslim''in çoğuludur. Halk dilinde bu kelime müslüman şeklinde kullanılmaktadır ve bu şekilde şöhret bulmuştur.

Kur-'ân-ı Kerim'de iman ile İslâm, bazan aynı manada kullanılmış, bazan da farklı kavramlar olarak ele alınmıştır. İman ile İslâm, aynı manâda kullanılırsa; bu durumda İslâm deyince, İslam'ın gerekleri olan hükümlerin dinden olduğuna inanmak, İslâm'ı bir din olarak benimsemek ve ona boyun eğmek manâsı anlaşılır.

İslâm çok geniş bir kavramdır ve kısaca "İhlâs, inkıyad ve teslimiyet" demektir. Teslimiyet ise üç türlü olur: Ya kalben olur ki; bu kat'î inanç demektir. Veya dil ile olur ki; bu da ikrardır. Ya da organlarla olur. Bunlar da ibadetlerdir. Bu üç şeklin en üstünü kalb ile olanıdır. İşte İslâm'ın üç şeklinden biri olan kalbin teslimiyet ve bağlılığına iman denilir. Matüridîler bu anlayıştan hareketle, imanla İslâm'ı bir telakki etmişlerdir (bk. Matüridî, Kitabü't-Tevhîd, s. 398).

İslâm inançları açısından da iman ile İslâm bir kabul edilmiştir. Zira İslâm, şer'î hükümleri kabul etmek manâsında boyun eğmektir. Bu da tasdikin hakikatıdır. Aynı şekilde İslâm'ın bir zâhirî, bir de bâtınî yönü vardır. Bâtınî yönden inkıyad ve boyun eğmek tasdikın kendisidir. Zâhirî yönden boyun eğmekse ikrar etmektir. Şu halde bir kimse hakkında "mü'mindir, fakat müslüman değildir"; yahut "müslümandır, fakat mü'min değildir" şeklinde bir hüküm doğru olmaz. Çünkü insanlar Hz. Peygamber zamanında üç fırka üzerinde toplanmaktaydı: "Mü'min, münafık, kâfir. Bunlar arasında bir dördüncüsü yoktur" (İmam A'zam, Fıkh-ı Ekber Aliyyü'l-Kari Şerhi, trc. Yunus V. Yavuz, s. 361-362).

Hz. Peygamber'in tebliğ etmiş olduğu dine İslâm, o dinin mensuplarına "müslüman" adının bizzat Yüce Allah tarafından verilmiş olması da mü'min ile müslüman arasında bir ayırım yapılmadığını göstermektedir (Alû İmrân, 3/85; el-Mâide, 5/3, el-Hacc, 22/78; ez-Zâriyat: 51/35). İman ile İslâm'ın aynı mefhumlar olduğu Kur'ân'ın da ifade ettiği bir husustur (Yunus, 10/84; en-Neml: 27/81; ez-Zâriyât: 51/35 vd). Şu halde "iman kalben tasdik etmek olup bâtınî bağlılıktan ibarettir. İslâm ise, bu bâtınî bağlılığı dil ile ikrar ederek açıklamak ve İslâm'a âit hükümleri kabul etmektir. Bu sebeple namaz kılmak ve zekât vermeyi İslâm'ın manâsı içine sokmakta bir sakınca yoktur... (İmam A'zam, a.g.e., s. 363). Bu gerçek şu âyette açık bir şekilde dile getirilmiştir: "... Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamber'in size şahid olması, sizin de insanlara Şahid olmanız için size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'ın emirlerine sarılın. O sizin sâhibinizdir. Ne güzel sahib ve ne güzel yardımcıdır!" (el-Hacc, 22/78).

Buna göre, "iman-İslâm" veya "mü'min-müslim" kelimeleri arasında netice itibariyle bir fark yoktur. Ancak, Kur'ân-ı Kerim'in bir yerinde "İslâm", "dış görünüş itibariyle müslüman olmak" anlamında gelmektedir. Şöyle ki: "Habibim! Bedevîler, "inandık" dediler. De ki: "İnanmadınız ama İslâm olduk deyin (çünkü iman gönülden olur... İslâm ise itaat ederek barışa girmek, savaşı "bırakmaktır. Savaşı bırakmakla İslâm olup güvene girdiniz). Fakat henüz iman gönüllerinize yerleşmedi; eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez..." (el-Hucurât, 49/14).

Müslim sözcüğü tekil olarak yalnız iki âyet-i kerimede geçer. "Îbrahim ne Yahudi idi ne de Hristiyandı. Fakat o, doğruya yönelmiş bir müslim(müslüman)dı. Müşriklerden de değildi" (Âlû İmrân, 3/67). Başka bir âyette, Yûsuf(a.s.)'ın Mısır'da büyük mülk ve nimetlere kavuştuktan sonra şöyle dua ettiği bildirilir: "Rabbim! Bana mülk verdin, bana rüyaların tabirini öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünya ve âhirette dostum Sen'sin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni salihlere kat" (Yusuf, 12/101).

Hz. İbrahim ve İsmail (a.s.) Kâ'be-i Muazzama'nın temelini yükseltirken şöyle dua etmişlerdi: "Rabbimiz! İkimizi de Sana teslim olan (müslimeyn) kıl. Soyumuzdan da, Sana teslim olan bir ümmet meydana getir" (el-Bakara, 2/128).

Müslim kelimesi pek çok âyette çoğul olarak geçer. Bu arada Kur'ân-ı Kerim'de erkek müslümanlardan çokça söz edildiği halde, kadınlardan söz edilmemesi bazı sahabe hanımlarının dikkatini çekmiş ve Allah'ın Rasûlüne bu konuda başvuranlar olmuştur. bunun üzerine şu âyet inmiştir: "Müslüman erkeklerle müslüman kadınlara, mü'min erkeklerle mü'min kadınlara, ibadete devam eden erkeklerle ibadete devam eden kadınlara, sadık erkeklerle sadık kadınlara, sabırlı erkeklerle sabırlı kadınlara, Allah'tan hakkıyla korkan erkeklerle Allah'tan hakkıyla korkan kadınlara, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlara, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlara, iffetlerini koruyan erkeklerle iffetlerini koruyan kadınlara, Allah'ı çok zikreden erkeklerle, Allah'ı çok zikreden kadınlara, şüphesiz ki Allah mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır" (el-Ahzâb, 33/35).

Râgıb el-Isfahanî'ye göre İslâm iki kısma ayrılır: Birincisi, iman'ın daha aşağısındadır ki bu, dil ile itiraftır. Yukarıda geçen âyette bu kasdedilir. İkincisi ise, imanın üzerindedir ki, bu da dil ile itirafın yanında kalb ile itikad, fiil ile yerine getirme ve Allah'ın tüm kaza ve kaderinde O'na teslimiyet göstermektir. Nitekim İbrahim (a.s.)'a "Rabbi: "Teslim ol" buyurduğunda, "Âlemlerin Rabb'ine teslim oldum" demişti..." (el-Bakara, 2/131). Yine "Allah katında din İslâm'dır..." (Âl-u İmrân, 3/19): "Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o, âhirette kaybedenlerden olacaktır" (Âl-u İmrân, 3/85) âyetleri İslâm'ın ikinci türünü belirtir (Râgıb el-İsfahanî, el-Müfredat, s. 351-352).

Sa'd b.Ebi Vakkas'ın, babası Sa'd'tan naklen haber verdiğine göre, Rasûlüllah (s.a.s.), (Sa'd da aralarında oturmakta iken bir kaç kişiye dünyalık vermiş) Sa'd hâdiseyi şöyle anlatmıştır: "Rasûlüllah (s.a.s.) onlardan birine bir şey vermedi. Halbuki en çok beğendiğim o idi. Bunun üzerine ben:

- Ya Rasûlüllah! Filanı niçin kenara bıraktın? Vallahi ben onu iyi bir mü'nıin görüyorum, dedim. Rasûlüllah (s.a.s.): "Yahud müslim" dedi. Biraz sustum. Sonra yine o zat hakkındaki bilgim galebe çalarak;

-Ya Rasulallah! Filanı niçin kenara bıraktın? Vallahi ben onu iyi bir mü'min görüyorum, dedim. Rasulüllah (sas): "Yahud müslim" buyurdu. Sonra yine o zat hakkındaki bilgim galebe çaldı. Ve; ya Rasûlüllah! Filanı niçin bıraktın? Vallahi ben onu iyi mü'min görüyorum, dedim. Rasûlüllah (s.a.s.) tekrar:

"Yahud müslim" buyurdu ve ilave ederek: "Ey Sa'd! Ben -başkası benim için daha makbul olduğu halde- bazan sırf bir adam yüz üstü Cehenneme atılır endişesiyle ona bir şeyler veriyorum" buyurdular (Buhârî, İman: 19; Müslim, İman, 236, 237). Hadisin zahiri: "... De ki: Siz iman etmediniz, bâri müslüman olduk deyin" (el-Hucurât, 49/14) ayetine uymaktadır. Hadiste Rasulullah (s.a.s.), imanın İslâm'a nazaran daha özel olduğuna işaret etmiştir. Ayrıca, o şahsın münafık olmadığını, müslüman olduğunu da belirtmiştir. Ona vermeyişinin sebebi ise, onun müslüman olduğunu bilmiş olmasıdır. Rasûlüllah'ın esas gayesi, daha çok müellefe-i kulûb durumunda olan kimselere bir şeyler vermek suretiyle onların kalblerini İslâm'a kazanmaktı. Aynı zamanda "yahud müslim" sözü ile bir gerçeğe de işaret etmek istiyordu. O da imanın bir kalb işi olduğu ve kalbde olana kolay kolay vakıf olunamayacağı, onun için de "müslim" demenin daha uygun olacağı gerçeği idi. Aynı şekilde, bir kimseyi överken onun bâtınî (iç) durumunu söylemekten sakınmak gerekir. Çünkü insanın iç dünyasını yalnız Allah Teâlâ bileceğinden, insanın zâhirî durumuna bakarak "müslim" demenin daha uygun olduğu dile getirilmek istenmiştir (İbn Kesîr, Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azîm, IV, 219; Tecrîd-i Sarih tercemesi, I, 40).

Genel olarak Hz. Peygamber de "iman" ile "İslam" veya "mü'min" ile "müslim" arasında ayırım yapmamıştır. Hattâ aynı şeyi ifade etmek üzere söylenen hadislerde bazan "müslim", bazan da "mü'min" kelimeleri kullanılmıştır (bkz. Buhârî, İman: 20, 36; Nesâî, İman: 3, 4; Ebu Davud, Edeb, 47; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 89, 90, 162).

Müslümanın tanımı, karakteristik özellikleri ve birbirlerine karşı nasıl olmaları gerektiği özetle şöyle belirtilmiştir:

"Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir" (Buhârî, İman: 4; Müslim, İman: 64, 65, 66; Ebu Davud, Cihad: 2; Tirmizi, Kiyame: 52; Nesâî, İman, 8, 8);

"Kim bizim kıldığımız namazı kılar, kıblemize yönelir ve kestiğimiz kurbanın etinden yerse, işte o müslümandır" (Nesaî, İman: 9);

"Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve başkalarının zulmetmesine de razı olmaz..." (Buhârî, Mezâlim, 3); "Bir müslümana küfretmek fâsıklık, onu öldürmek ise küfürdür"(Buhârî, İman: 36; Müslim, İman: 116).

"İslâm'a gir, kurtulursun" (Buhârî, Bed'ul Vahy, 6, Cihâd, 102, Tefsîru Sûre 3, 4; Müslim, Cihâd: 74; İbn Mâce, Mukaddime, 10); "Müslümanın müslümana kanı, malı ve ırzı haramdır" (Müslim, Birr: 32; Ahmed b. Hanbel, III, 491); "Müslümanın müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selâmını almak, davetine icabet etmek, cenazesinde hazır bulunmak, hastalandığı zaman ziyaret etmek ve aksırdığı zaman Allah'a hamdederse "yerhamüke'llahü (Allah sana rahmet etsin)" demek" (Buhârî, Cenâiz: 2; Müslim, Selâm, 4-6; Tirmizî, Edeb: 1; İbn Mâce, Cenâiz: 1; Ahmed b. Hanbel, II, 332, 372, 412, 540).

İman kalb işi olduğu halde, İslâm daha çok imanın amel olarak dışarıya yansımasını ifade eder. Nitekim Cibril hadisinde, iman tarif edilirken; "Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, kıyamet gününe, hayır ve şerrin Allahû Teâlâ'dan olduğuna inanmandır" buyurulurken; İslâm'ın tarifinde, topluma ilân edilen ve amel olarak yapılması gereken prensipler, yani İslâm'ın beş şartı sayılır: "İslâm, Allah'tan başka hiç bir ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed'in Allah'ın rasûlü olduğuna şehadet etmen, namazı kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman ve gücün yetiyorsa hac farizasını yerine getirmendir" (Buhârî, İmân, 34, 37, Şehâdat: 26, Tefsîru Sûre: 31/2; Müslim, İmân: 5, 7, 8; Ebû Dâvud, Sünne: 16; Tirmizî, İmân: 4).

"Müslüman, sevdiğini Allah için seven, Allah'ı ve Rasûlü'nü her Şeyden çok seven ve Allah kendisine imanı nasip ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi, cehenneme yüz üstü atılmaktan daha tehlikeli gören kimsedir" (Nesâî, İmân: 3, 4);

"Müslüman, diğer müslümanların canına, malına ve namusuna saygı duyan kimsedir" (Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, 491);

"Bir müslümanın, din kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl olmaz" (Buhârî, Edeb: 57; Müslim, Birr: 23, 25; Ebu Davud, Edeb: 47; Tirmizi, Birr: 21, 24; İbn Mace, Mukaddime: 7; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, 176).

Hangi müslümanlık daha hayırlıdır diyen birine Rasûlüllah (s.a.s.); "Tanıdığın ve tanımadığın herkese yemek ikram eder ve selam verirsin " cevabını vermiştir (Buhârî, İman: 6, 20; Müslim, İman: 63; Nesaî, İman: 12). Şu halde cömertlik ve Allah'ın selâmının yayılması da İslâm'ın prensiplerinden ve müslümanların örnek vasıflarındandır.

Kalbinde imanı olan her insan aynı zamanda müslümandır. Fakat her müslüman mü'min olmayabilir. İslam'da asıl olan iman ve amelin birlikte bulunmasıdır. İbadetler, insanlar arası münasebetleri düzenleyen hükümler ve bunlara uymayanlar için öngörülen dünyevî ve uhrevî müeyyideler bir bütün olarak alınır, birbirini tâmamlayacak şekilde kişi ve toplum hayatında uygulamaya konulursa "İslâm'a gir, kurtulmuş olursun" hadisinin haber verdiği gerçek ortaya çıkar.

İbadet ve muamelelerden soyutlanmış, kalbteki bir imanın korunması güçtür. Aylarca veya yıllarca namaz, oruç, zekât ibadetini tanımamış, günlük işlerinde İslâmî bir endişesi olmayan bir kimsenin kalbi kararabilir ve İlâhî duygulara karşı duyarlılığını kaybedebilir. Özellikle kendilerini amelden müstağnî görerek başkalarını irşad etmeye çalışmanın çirkinliği Kur'an-ı Kerim'de şöyle belirtilir: "Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söyleyip duruyorsunuz?" (es-Saff, 61/2). "İnsanlara iyiliği emrediyor da, kendi nefsinizi unutuyor musunuz? Oysa siz, kitabı da okuyorsunuz. Hiç düşünmez misiniz?" (el-Bakara, 2/44).

Sonuç olarak müslüman; özü, sözü ve işleriyle en doğru hareket eden, haksızlık yapmayan, daima her işin iyi yanını görmeye ve almaya çalışan, dünyada her davranışının yazıcı melekler tarafından tespit edildiğine inanan kimsedir (Ayrıntı için bk. "İslâm" mad.).




BAZI AYETLER

* Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Süphesiz Biz, umulur ki aklinizi kullanirsiniz diye size ayetleri açikladik. ( Hadid Suresi / 17)



* Onlar, iyice korunmus sehirlerde veya duvar arka
sinda olmaksizin sizinle toplu bir halde savasmazlar. Kendi aralarindaki çarpismalari ise pek siddetlidir. Sen onlari birlik sanirsin, oysa kalpleri paramparçadir. Bu, süphesiz onlarin akletmeyen bir kavim olmalari dolayisiyla böyledir. ( Hasr Suresi / 14)



* Allah, onlar için siddetli bir azab hazirlamistir; öyleyse ey iman eden temiz akil sahipleri, Allah'tan korkun. Dogrusu Allah, size bir zikir (uyaran, hatirlatan ve ögüt veren Kur'an) indirmistir. ( Talak Suresi / 10)



* Ve derler ki: "Eger dinlemis olsaydik ya da akil etmis olsaydik, su çilginca yanan atesin halki arasinda olmayacaktik." ( Mülk Suresi / 10)



* "Eger aklinizi kullanabiliyorsaniz, O, dogunun da, batinin da ve bunlar arasinda olan her seyin de Rabbidir" dedi (Musa). ( Suara Suresi / 28)



* Size verilen her sey, yalnizca dünya hayatinin metai ve süsüdür. Allah katinda olan ise, daha hayirli ve daha süreklidir. Yine de, akillanmayacak misiniz? ( Kasas Suresi / 60)



* Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için orada apaçik bir ayet birakmisizdir. (Ankebut Suresi / 35)



* Iste bu örnekler; biz bunlari insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden baskasi bunlara akil erdirmez. (Ankebut Suresi / 43)



* Andolsun onlara: "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan, süphesiz: "Allah" diyecekler. De ki: "Hamd Allah'indir." Hayir, onlarin çogu akletmiyorlar. ( Ankebut Suresi / 63)



* Size bir korku ve umut (unsuru) olarak simsegi göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Süphesiz bunda, aklini kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardir.

( Rum Suresi / 24)

* Onlar, siz birbirinizi namaza çagirdiginizda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onlarin akil erdirmeyen bir topluluk olmalarindandir. ( Mmaide Suresi / 58

)

* Ve (yine) kendilerine: "Insanlarin iman ettigi gibi siz de iman edin" denildiginde: "Düsük akillilarin iman ettigi gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asil düsük-akillilar kendileridir; ama bilmezler. ( Bakara Suresi / 13)


KIRK HADIS





1-) Kim benim sunnetimi diriltirse(ihya eder ve yasaminda tatbik ederse) beni sevmis olur. Beni seven de benimle beraber Cennettedir.

2-) Bana itaat eden Allah'a itaat etmis olur. Bana isyan eden Allah'a isyan etmisolur.

3-) Sizden birinizin, arzusu benim getirdigim (Kur'an'a Seriat)e uymadikca kamil imanla iman etmis olamaz.

4-) Nefsim kudretinin elinde olan Allah'a yemin ederimki, Ben kendisine babasindan ve cocugundan daha sevgili oluncaya kadar sizden biriniz kamil imanla iman etmis olmaz.

5-) Gercek musluman, muslumanlarin elinden ve dilinden geven icinde oldugu kimsedir. Gercek muhacir ise Allah'in yasaklarini terkeden kimsedir.

6-) Bildigi ile amel eden kisiye Allah bilmedigi ilimlerin bilgisine varis kilar.

7-) Kardesini bir gunahindan dolayi ayip-layan kisi, gunahi islemedikce olmez.

8-) Islam'in dugmeleri dugme dugme cozulecek(Seriatin emirleri tek tek terkedilecek). Her dugme cozuldukce insanlar onu takibedendugmeyi cozmeye tesebbus edecekler. Bu cozulen dugmelerin ilki idari konular, sonuncusuda namazdir.

9-) Sizden kim (Seriate uymayan) bir kotu is gorurse onu eliyle duzeltsin, buna gucu yetmezse diliyle duzeltsin. Buna da gucu yetmezse kalbiyle bugzetsin. Bu sonuncusu ise imanin en zayip mertebesidir.

10-) Cihad, kiyamet gunune kadar gecerli bir emirdir.

11-) Kim gaz yapmadan ve icinde gaza yapma istegini konusturmadan olurse, munafiklikdan bir cesit uzere olur.

12-) Cihadin en faziletlisi zalim sultan katinda hakki soylemektir.

13-) Rabbini gazablandiracak bir meselede sultani hosnud eden(etmeye calisan) Allah'in dininden cikmis olur.

14-) Cennet (nefse agir geldigi icin) hoslanilmayan seylerle, cehennemde sehvete hitap eden seylerle kusatilmistir.

15-) Islam'in disinda bir millet uzerine yemin eden, soyledigi gibidir. (Onlardandir)

16-) Amellerin en hayirlisi sevdigini Allah icin sevmek bugzettigine de Allah icin bugzetmektir.

17-) Kim bir kavme benzemeye calisirsa, o onlardandir.

18-) Munafigin alameti uctur: Konustugunda yalan soyler, vaad verdiginde yerine getirmez, emanet olundugunda hainlik eder.

19-) Kisi din kardesine kafirlik isnad ederse, bu isnad ikisinden birine doner.

20-) Kim bir hayirli isi yapmaya yonelirse, onu yapan kadar mukafat alir.

21-) Arzusu ve hedefi Allah'dan baska sey olarak sabahlayan Allah(in kullain) dan degildir. Muslumanlarin dertleriyle dertlenmeyen de onlardan degildir.

22-) Rabb olarak Allah'a, din olarak islam'a, peygamber olarak Muhammed (s.a.v) erazi olan kisi imanin tadini tatmis demektir.

23-) Islam cemaatinden bir karis da olsa ayrilan, boynundan islam bagini cozmus demektir.

24-) Is ehil olmayana verildiginde kiyameti bekle.

25-) Akilli kisi nefsine hakim olup olumdne sonrasi icin is yapandir. Aciz(akilsiz) kisi ise nefsini arzularina tabi kilip sonrada Allah'a karsi Temennide bulunandir.

26-) Emirleriniz hayirlilariniz, zenginleriniz hosgorululeriniz, isleriniz aranizda danismayla oldugunda yerin ustu sizin icin yerin altindan daha hayirlidir. Ama emirleriniz serlileriniz, zenginleriniz cimrileriniz, isleriniz kadinlarinizin elinde oldugunda yerin alti sizin icin yerin ustunden daha hayirlidir.

27-) Kendimden sonra erkekler icin kadinlardan daha zararli bir fitne birakmadim.

28-) Sozlerin en dogrusu Allah'in kitabidir. Hayat tarzlarinin en guzeli Muhammed(s.a.v) in hayat tarzidir. Islerin en serlileri sonradan uyduranlardir. Her sonradan uydurulan sey bid'attir. Her bid'at sapikliktir ve her sapiklik ta Cehennem'dedir.

29-) Fitne doneminde ibadete sarilmakk, bana hicret etmek gibidir.

30-) Ummetimden bir takim kimseler, ismini degistirerek sarabi(alkollu icecekleri) icecekler. Bu esnada baskalari ucunda (yanlarinda) calgilar calinacak ve sarkici kadinlar olacak. Iste onun icin Allah onlari yere batiracak ve aralarindan bazilarinin sekli maymun'a ve domuz'a cevrilecek.

31-) Suphesiz ki benden sonra ummetimden Kur'an-i Kerim'i okuyan bir kisim insanlar olacak. Fakat onlarin okudugu bogazlarini gecmeyecek. Onlar tipki okun yaydanciktigi gibi dinden cikacaklar, sonra da tekrar ona donmeyecekler. O kimseler, insanlarin ve hayvanlarin en serlileri (kotuleri)dir.

32-) Kalbinden tam bir sadakatle Allah 'tan baska ilah olmadiginina ve Muhammed 'in de Allah'in rasulu olduguna sehadet eden bir kimseyi Allah, cehennem atesine haram kilar.

33-) Kim itaatten bir el kadar ayrilirsa, kiyamet gununde Allah'in huzuruna lehinde hic bir delili olmadigi halde kavusur. Kim de boynunda (halifeye) beyat olmadigi halde olurse cahiliye olumuyle olmus olur.

34-) Ya ogrenen, ya ogreten, ya dinleyen, ya da seven ol! Bunlarin disinda bir besincisi olma; helak olursun. Besincisi ise, ilme ve ilim ehline bugzetmendir.

35-) Allah kadin kiyafetini giyen erkege ve erkek kiligina giren kadina lanet etsin.

36-) Allah'a isyan olan bir hususta kimseye hic bir itaat yoktur. Itaat ancak marufta (ser'i olculer icerisinde)dir.

37-) Irkciliga cagiran bizden degildir. Irkcilik icin savasan bizden degildir. Irkcilik uzere olen de bizden(muslumanlardan) degildir.

38-) Kisi arkadasinin dini uzeredir. O halde sizden birisi kiminle arkadaslik yaptigina dikkat etsin. Kisi sevdigi ile beraber(hasrolunacaktir)dir.

39-) Ummetim dinar ve derhemi(parayi, maddi varliklari) yucelttigi zaman onlardan islam'in heybeti kaldirilir. Iyilikle emretmeyi terkettikleri zaman da vahyin bereketinden mahrum kilinirlar.

40-) Insanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki, onlar arasinda dini konusunda(yapilan saldirilara) sabirla karsi koyan, kor parcasini avuclayan gibi olacak.

ÖZLÜ SÖZLER


* "Atalarinin dindarligi ile kurtulacagini sananlar babalarinin yemesi ile doyacagini zannedenler gibidir." (Imami gazali)
* "Düsmanlarim bana ne yapabilir ki?sürgün edilmem seyehat ,hapsedilmem halvet ,öldürülmem ise sehadettir."( I.Teymiyye)
* "Hiristiyanlar alim oldukça ,müslümanlar cahil oldukça dinlerinden uzaklasirlar." ( Charles Mismar )
* "Sözün seni böbürlendirdigi vakit sus , susman seni böbürlendirdigi zaman ise konus" ( Talk B. Habib )
* "Hep ayrilik istege varinca istek ölür , toplu halde ölselerde insanlar tek tek ölür." (NFK)
* "Elimizde olan seyleri çok az düsünürüz eksik olanlari ise daima."( Schopenhaur)
* "Günah yasak oldugu için aci vermez , aci verdigi için yasaktir " (Goethe )
* "Gerçek bir insan olmak , gerçek bir müslüman olmaktir." ( Cemil Meriç )
* "Seriat;sebebi saadet ve adaleti mahz ve fazilettir."( B.Z. Said-i Nursi )
* "Sözü dinleyip , dogrusuna uyana ne mutlu !"( Zümer Suresi , Ayet :18 )
* "Seytanindan süphesi olan küçük bir iyilige niyetlensin" ( Ali Suad )
* "Islam fikre tevhid ,hayata istikamet vermistir." ( B. Z. Said-i Nursi )
* "Acilarin en acisi kendi kendimize çektirdigimizdir."( Sophakles)
* "Acilarin en acisi kendi kendimize çektirdigimizdir " ( Sophokles)
* "Insanlar putlastirdiklari ile cezalandirilir."( Ersin Gündogan)
* "Tüm kitaplar tek bir kitabin daha iyi anlasilmasi için okunur. "
* "Sabir ,herkesten biraz fazla dayanmaktir." ( Selim Gündüzalp )
* "Düsmanin açik biraktigi kapi ancak onun istedigi yere çikar "
* "Hep isabet edene hiç tesadüf denir mi? "( Ibrahim Erdinç Sumnu)
* "Islamda idare biçimi yoktur , idare ölçüleri vardir ." ( NFK )
* "Seytan hiç bir günahi , günah diye yaptirmaz. " ( Said Solmaz )
* "Vesveseye kapilmazsan seytan kahrindan ölür"( Sadi-i Sirazi)
* "Körler ülkesinde görmek idamlik suçtur."(C. Sahabettin )
* "Toprak, eti , yagi yer ama imani yiyemez " ( Hasan-i Basri )
* "Tarih degil , hatalar tekerrür eder." ( ii. Bbdülhamid )



Click for Aachen, Germany Forecast
Aachen


Misafir defteri
(Siteye neler koymamizi istersiniz? Önerilerinizi misafir defterine yazabilirsiniz.)
E-Mail